• DOLANDIRICI

    Bir dolandırıcı hikayesi

    20:54:57 | 2011-04-27
         

    DOLANDIRICI

     

    Çocukluğumda mahallemizde oturan arkadaşımın dedesi; bizim ve bütün mahallelinin de dedesi olan Durmuşdede, ısrarlarımıza dayanamaz, bizi etrafına toplar ve elindeki sayfalarısararmışkitaptan İncili Çavuşhikâyeleri okurdu. Hikâyenin biri bittiğinde diğeri için dil dökülürdü...

    Dedemizin bize okuduğu kitap eski yazıile yazılmışeski bir kitaptıve biz O'nun, hikâyeleri okurken anında çeviri yaptığınısanırdık.

    Bizlere okuduğu bir İncili Çavuşhikâyesi şöyleydi; gelin birlikte paylaşalım...

                                * * *

    Bir gün azam-ıdevletten biri esna-yımusahabette, yani sohbet esnasında iken İncili Çavuşa sorar:

    - Ağa hazretleri İstanbul'da bazıadamlar dolandırıcılık ederler. Ötekini berikini dolandırırlar imiş. Bunlar nasıl adamlardır, insanınasıl dolandırırlar?

    - Efendim bunlar şeytan gibi adamlardır, dolandırıcılık için bir çok alet edavatlarıvardır. Onlar vasıtasıile dolandırırlar.

    - Bunlardan birini görmek ve nasıl dolandırdıklarınıanlamak isterdim. Rica etsem bana bir dolandırıcıgösterir misiniz?

    - Başüzerine efendim, yarın gösteririm.

    İncili Çavuş, o zamanın en meşhur dolandırıcılarından birini bulup o zata götürür:

    - Efendim dün emrettiğiniz gibi işte size en meşhur dolandırıcıyıgetirdim.

    - Memnun oldum ağa hazretleri, (dolandırıcıya dönüp)

    - Sen dolandırıcımısın?

    - Evet efendim

    - İnsanınasıl dolandırıyorsun?

    - Bu bizim sanatımızdır. İcrayısanat ve maharet için bir takım dolaplar kurarız. Alet ve edavat hazırlarız.

    - Görmek ister idim, beni dolandırsana.

    - Başüzerine efendim, ancak geçende hasıl olan bir zaruret dolayısıyla dolaplarımı, alet ve edavatımıbirisine satmışidim. Şimdi emrinizi icra etmek için yeni bir alet edevat dolabıalmam gereklidir ve bunu için de paraya ihtiyaç vardır.

    - Kaç kuruşlazım?

    - Efendim, zat-ıdevletleri gibi birini, öyle sade dolaplar ile dolandırmak mümkün olamayacağından, icabeden alet ve edavat ancak bin altına alınabilir. Sonra yine satarız.

    - Pekalâ işte sana bin altın!

    - Bendeniz de emrinizi iki gün sonra ifa ederim.

    Dolandırıcıbin altınıalıp gider.

    Orada hazır bulunan İncili Çavuşgülmeye başlar, sahibi hane sorar:

    - Ağa hazretleri niçin gülüyorsunuz?

    - Sizi ne güzel dolandırdı, ona gülüyorum.

    - Ne demek? Beni kim dolandırdı?

    - Giden herif.

    - Canım ben dolandırılmadım, öyle bir şey görmedim.

    - Efendim, dolandırılmak öyle zannettiğiniz gibi dolaba koyup fırıl fırıl çevrilmek değildir. İşte size bir takım sözler söyleyerek kandırdı, bin altınıalıp gitti. Dolandırılmak işte böyledir!

    Hane sahibinde derin bir HAYRET !

                                * * *

    Bu hikâye o dönemin azam-ıdevletlüsünün saflığını göstermekte.

    Şimdi işler tersine döndü tamamen.

    Gelin bu hikâyeyi günümüze uyarlayalım…

    Politikacı, siyasetçi geçinenlerin bizleri nasıl dolandırdığınıhep birlikte düşünelim..