• BİR TUTAM DÜNYA

    13:50:50 | 2012-04-11
         

    Azerbaycan’dan Edebiyat Gazetesi

                Azerbaycan’ın başkenti Bakü’den gelen kitap, dergi, bülten ve gazetelerin sayısı giderek artarken, sevincimin doruklara çıktığını kaydetmeliyim.

    Bu kez, Merkezi Ankara’da bulunan Kültür Ajans’ın sahibi ve yöneticisi, değerli dostum Prof.Dr. Hayrettin İvgin, Azerbaycan’ın Edebiyat Gazetesinin 09 Aralık 2011 tarih 3796 ncı sayısını bana ulaştırdı. Gazete bizdeki (Türkiye’deki) büyük boy gazetelerden daha büyük boyutlu 6 sayfa ile yayınlanıyor. Düz ofset tabir ettiğimiz,  böyle değerlendirdiğimiz bir yayın görünümü var Edebiyat Gazetesinin.

    Baş Redaktoru: Ayaz Vefalı olan, Edebiyat Gazetesinin Redaksiya heyeti 19 isim ve imzadan oluşuyor. Bunlar arasında tanıdığımız isimler var. Bunlar: Nizami Caferov, Elçin İskenderzade, Ekber Goşalı, Gazanfer Paşayev, Sabir Rüstemhanlı, şeklinde sıralanıyor.

    Değişik ülkelerden isim ve imzalardan oluşan altı kişilik Redaksiya Şurası dikkat çekiyor. Yazışma adresi AZ 1073 Matbuat Pr. 529. ncu mahalle, 9 cu mertebe, Bakü-Azerbaycan.

    İlk sayfada genellik taşıyan haberler, 2,3,4,5 ve 6. sayfalarda kültürel ağırlıklı araştırma, yazı ve değerlendirmeler dikkat çekiyor. Yer yer fotoğrafların kullanıldığı görülüyor.

    Sabah Halk şairi Nebi Hezrinin doğum günüdür başlığı altında şiirlerden örnekler veriliyor. Yusuf Hasanbey’in Next-özge millet başlıklı makalesi var yine dördüncü sayfada. Beşinci sayfada Fikret Koca’nın hazırlayıp yayınladığı, Gülaye Şınıklı için; “Yolun çetin, lakin şereflidir” denilen sütunlarda, Gülaye hanımın şiirlerinden örnekler veriliyor. Fikret Koca’nın; “Gülaye hanım; adınız gibi zarif, çok zarif hisler, duygular sahibisiniz. En esası da odur ki, siz bu hisleri, duyguları şiir diliyle diyebiliyorsunuz” denilişini, doğru ve altına imza atan bir değerlendirmeyle cevap vermek istiyorum efendim. Gülaye Şınıklı hanımın şiirlerinden üç dörtlük:

    1-Açık koy yukunun kapılarını,

    Sihirli semalardan seyre geleyim ben. 

    Yozacak yukunu yuku yozanlar,

    Her zaman yukuna seyre geleyim ben.

     

    2-Ağladın gözünde yaşa kıskandım,

    Geldin gölgen ile goşa kıskandım,

    Yaşadın ömrünü, yaşa kıskandım,

    “Sevgiden başladı bu ayrılıklar”.

     

    3-Sitem oldu, keder oldu yıllarım,

    Dil açıp ağladı şen bülbüllerim,

    Soldu ellerimde karanfillerim.

    Deyen olmadı ki, son gamın olsun!..

     

    Orhan Kural’dan: Bir Tutam Dünya

                Gezginlerin piri, Prof. Dr.Orhan Kural hocanın yeni bir kitabı daha masamda. Adı: Bir Tutam Dünya.

                Merkezi İstanbul’da bulunan Han Yayınları arasında 230 sayfayla günyüzü gören bu kitap Orhan Kural hocanın 14 ncü gezi kitabı.

                Bugüne kadar 23 ayrı kitap yayınlayan, bu yayınlarıyla alkış toplayıp, takdir edilen Prof. Dr. Orhan Kural hocanın dünyası, aydınlıklarla, zenginliklerle dolu.

                İçindekiler sayfasına bakıyoruz. Gördüklerimizden:

                Palmiye yürekli Burundi? Buryat Cumhuriyeti’ni duydunuz mu?/Sürgünler diyarı Sibirya’nın eski Başkenti Irkutstk ve Baykal Gölü/Siyah Afrika’nın ortası: Orta Afrika/Komşu ama nasıl bir komşu: Bulgaristan/Ülkelerin Orhan Kural’ın kitaplarına göre dağılımı vd. Sonraki sayfalardan ikisinde Orhan Kural hoca “Ânı yakalamak”tan söz ediyor. Şunları söylüyor hoca burada:

                “Yol çağrısına uyan. Aslında insanların istekleri, tutkuları dünyanın bir çok köşesinde birbirine benziyor. Bu istekler farklı coğrafyalarda birbirinden renkli kültürler oluşturdu”.

                Cahit Külebi hocanın bir şiirinden, yolculuğa davet eden şiirinden bazı mısralar aktarmış Orhan Kural hoca. Külebi hocanın bu şiirinin girişi:

    Gideceksin buralardan gün gelecek,

    Yavaş yavaş kaybolacak bindiğin tren,

    Eriyen karlar gibi içinden,

    Bütün sıkıntıların akıp gidecek.

    Buryat Cumhuriyeti’ni duydunuz mu? diye soruyor ya Orhan Kural hoca, bu Cumhuriyetle ilgili bilgiler kitabın 19 ncu sayfasında başlıyor. Pragraf şöyle:

    “Her dünyanın kendine özgü güzellikleri, farklılıkları vardır. Rotamızı 1921 yılında Rusya Federasyonu’na dahil olup Moğalistan ile sınır, Baykal Gölü’nün güney doğusunda yer alan Buryat Cumhuriyeti’nin başkenti Ulan-Ude’ye çeviriyoruz. İnternette yaptığımız araştırmada klasik coğrafi bilgileri dışında fazla bir literatür bulamıyorum. Buryat Cumhuriyeti’nin arazisinin yüzde 60’ı dağlık, hatta ülkenin kuzeyinde 3 bin 500 metrelik zirvelere bile rastlanıyor”..

    Siyah Afrika’nın ortasından, Orta Afrika’dan söz edilen sayfalar 95 nci sayfada başlıyor. Bir Orta Afrika sözünden sonra, bu topraklarda uzunca bir şiir aktarılıyor. İlk bölümü bu şiirin:

    Sabah bir ceylan uyanır Afrika’da,

    Kafasında tek bir düşünce vardır,

    En hızlı koşan aslandan daha hızlı koşmak,

    Yoksa aslana yem olacaktır.

     

    Tokat “Kümbet Altında”

    Dergisinin altı ayrı sayısı

                Yönetim yeri Tokat’ta, Ofisi Ankara’da bulunan “Kümbet Altında” eğitim, kültür, sanat ve edebiyat dergisi her üç ayda bir yayınlanarak, okurlarının, sanat ve edebiyatseverlerin karşısına çıkarak, önemli bir iletişim görevi, hizmet gerçekleştirme çalışmasının yerine getirilişini sağlıyor.

    Kümbet Altında, Dergisinin 41, 42,44, 45,46 ve 47 nci sayıları masamda. Derginin kimliğine bakıyorum: Sahibi: İrfan Yıldız, Genel Yayın Yönetmeni: Osman Baş, Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: İsmail Polatçı.

    Yayın Kurulu, Yayın Danışmanları, Temsilcileri var değişik isim ve imzalardan oluşan. Her sayısındaki, içindekiler bölümüne baktığımızda, yazılar ve şiirler şeklinde bir isim ve imza sıralaması yapılıyor, görülüyor. Bazen, yazıların imza sahipleriyle, şiirlerin imza sahipleri neredeyse eşitlik görüntüsü veriyor, getiriyor. Bu güzel bir uygulama, anlayış ve sıralama. Tebriklerimi sunmak istiyorum burada.

                Derginin her sayısında, İrfan Yıldız ve Osman Baş imzalı, sunuş ve başyazı niteliğinde değerlendirmeler bulunuyor. Dergi sayfalarında imzaları görülenlerden bazılarının (herhangi bir ayırım yapmadan) sıralanışı şöyle: İrfan Yıldız, Osman Baş, Nail Tan, Hayrettin İvgin, Mustafa Erol, Doç. Dr. Resmiyye Sabir, Ali Baş, Mehmet Nuri Yardım, İsa Kayacan, Bestami Yazgan, Ali Rıza Navruz, Yusuf Dursun, Hüseyin Yeniçeri, Ahmet Sevgi, Aysel Al, Yavuz Bülent Bakiler, Ali Akbaş, Mustafa Berçin, Ali Rıza Atasoy, Ayşe Paslanmaz, Aşık Kemali Bülbül, Uğur Kılıç, Özlem Fedai, Osman Erenalp, Celal Oğan vd.

                Kümbet Altında Dergisinin 47. sayısındaki Osman Baş imzalı, “Kardeş bayraklara rüzgar oluyorum” başlıklı şiirden iki dörtlük alalım öncelikle:

     

    Bir akşam Bakü’de Hazar’ın kıyısında,

    Dalga dalga efkâr dağıtıyorum.

    Türk diliyle, şiiriyle yürürken asra,

    Kardeş bayraklara rüzgâr oluyorum.

     

    Bir akşam Türk dünyası ektim yüreğime,

    Bayrak olmak için, hilal topladım gökyüzünde,

    Gökyüzü albayraklarla süslendiğinde,

    Kardeş bayraklara rüzgâr oluyorum.

     

    Kümbet Altında Dergisinin 47 nci sayısının sayfalarında gezerken, gezmeye devam ederken, 13 ncü sayfadaki Mustafa Berçin’in “Böyle yazılmış kaderin” başlıklı şiirinin mısraları arasında bir mola verelim, bir bölüm (bir dörtlük) aktaralım bu şiirden:

    Kerpiç duvara yaslamış koca bedenini,

    Lime lime olmuş hararları dikerken demin,

    Çuvaldız batınca ellerine çığlığı

    Odayı inletiyordu ebemin.

     

     

    Nilüfer Dursun’dan:

    Sevgi Evliyası Mevlâna Çağırıyor

     

    Eğitimci, şair, yazar ve araştırmacı Nilüfer Dursun’un yeni bir kitabı daha yayınlandı. Adı: Sevgi Evliyası Mevlâna çağırıyor. Türkçe-İngilizce olarak iki dilde günyüzü gören Tasavvuf şiirlerinden oluşan 70 sayfalık kitabın önsözü bu satırların yazarı İsa Kayacan olarak bendenize ait.

    Önsözdeki cümlelerimden biri; “Nilüfer Dursun’un Mevlana’ya bakışı, Mevlana’ca bir anlayış birlikteliğinden geçiyor” şeklinde yer alıyor ilgili sayfada.

    Altıncı sayfada başlayan “İnsanlık-I” adlı şiirin, sağ tarafta, sayfada İngilizce metni yer alıyor. Sekizinci sayfada “İnsanlık-2”yle karşılaşıyoruz. İnsanlık-2’nin bir dörtlüğü:

     

    Yarattığı ne varsa, öylece sevmelisin,

    Sevilirsin unutma, ölçüsünde sevginin,

    Emaneti bizlere, insanlık yüce Hak’kın,

    Hayra ver, hayra çalış, huzurun eksilmesin.

     

    Nilüfer Dursun, büyük günlerle yola çıkıyor, ilmin ruhlara dost olduğunu anlatıyor, Mesneviden örnekler veriyor, sevmelisin en vefalı yar, diye işaret ediyor, Kader bilgilerinden, kutsal ışıktan, görüntüler sergiliyor, “Canlar dayanmadı ağlamasına” hatırlatmasında bulunuyor. Mevlana’dan mesajlar naklediyor, Erdemlerin en hası üzerinde duruyor, Canların cana muhtaç olduğunu yine hatırlatıyor, “İzindeyiz ey Mevlana” diyerek sevgi, saygısını naklediyor şiirlerinde. Sayfa 30’daki “Kutsal ışık”tan:

     

    Tarif edilemez, tarife sığmaz,

    Var eden, var olan, sınırlanamaz,

    Yüce enerjidir, noktalanamaz,

    Hem yakın, hem uzak o kutsal ışık.

     

    Özünü bilirsen, bilirsin onu,

    Hoş görü ve sevgiyle, tanırsın onu,

    Kemâle erersen, bulursun onu,

    Hem yakın, hem uzak, o kutsal ışık.

     

    Mevlana’nın önemli sözlerinden biri: Ölümümüzden sonra, mezarımızı yerde arama, arif kişilerin gönülleridir mezarımız bizim.

    Nilüfer Dursun: 1947 yılında Çanakkale’de doğdu. Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü İngilizce Bölümünden mezun olduktan sonra, Gümüşhane, Çanakkale, Ankara Lise ve Meslek Liselerinde İngilizce öğretmeni olarak çalıştı. 1992 yılında kendi isteğiyle emekli oldu. Değişik dergi ve gazetelerde, şiirleri ve araştırmaları yayınlandı. İngilizce yayınlanan kitaplarının yanında, sulu ve yağlıboya resim çalışmalarını sergiledi.

     

     

    Ozan Mahmut Akay’ın gönderdiği;

    Nusaybin İpekyolu Gazetesi

     

    Anadolu Basını içerisinde yer alan gazetelerimizin pek çoğu, değişik kanallarla bana ulaşıyor.

    Nusaybin’de 1995 yılında kurulan dört büyük sayfayla haftalık yayınlanan “İpekyolu” Gazetesinin 639.cu sayısı masamda. Ozan Mahmut Akay tarafından bana gönderildi. İpekyolu Gazetesi’nin bu sayısı.

    Öncelikli, İpekyolu Gazetesinin kimliğine bakıyorum. Kurucusu ve imtiyaz sahibi: Abdülkadir Asman. Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Bülent Asman. Muhabirler: Kenan ve Levent Asman.

    Gazetenin idare yeri: Lozan Cad. Nisibis İşh. Kat. 4 No: 8 Nusaybin. Gazetenin sayfalarına dönüp, şöyle bir göz atalım:

    İlk sayfa haberleri: Nusaybin’de işveren yetiştiren kurs, Tarihi kent müzesi için mektup dağıtıldı, Nusaybin KESK greve gitti, Mardin’de 10 ton kaçak et ele geçirildi. Mardin Defterdarı Tarım, Ömerli’de vb. haberler dikkat çekiyor.

    İç sayfalara bakıyoruz: Haber başlıklarından: Mardin Valisi Ayaz, TSF Başkanı Yazıcı’yı makamında kabul etti, Mardin’de 25 bin öğrenci, SODES projelerinden faydalandı, Mardin Belediyesi Furkan Doğan’ın adını parkta yaşatacak, Milli Satranççılar Marden’de Şah’a kalktı, Başkan Ayanoğlu ve muhtarlardan Fransa’ya tepki, Dünya bayanlar satranç turnuvasında heyecan sürüyor,

    Konuk bir şair Ozan Mahmut Akay’dan: Üstadım İsa Kayacan, Başkan Ayanoğlu, sivil toplum örgütlerine 2,5 yıllık icraatlarını anlatıyor, Öğrenci köşesi: Ahmet Suçiçek’in bir şiiri, Depremzede çiftin nikahı, Mardin’de kıyıldı,

    Mardinli öğrenciler milli satranççıları ziyaret etti, Mardin’den Avrupa’ya gönül köprüsü, Mardin’de “Kızlarımıza okuma şansı verelim” projesi, Dargeçit’te Eğitim-Sen Depremzede aileye binasını tahsis etti, Midyat’ta sendikalardan ortak açıklama, Bilge köyünde uygulanan okul öncesi eğitim projesi tamamlandı vd.

    Öğrenci köşesinden, Ahmet Suçiçek’in “Seni düşündüm hep” başlıklı şiirinden bir dörtlük:

     

    Seni düşündüm hep,

    Yalnızlık gecelerimle,

    Ne umut vaat ettim, ne de umutsuzluk,

    Ezilmekten beter oldu bedenim.

     

    Konuk şair, ozan Mahmut Akay’ın “Üstadım İsa Kayacan” başlıklı 49 ayrı dörtlükten meydana gelen destanından:

     

    Basının Yunus Emre’si,

    Üstadım İsa Kayacan.

    Canların sevgi cemresi,

    Üstadım İsa Kayacan.

               

    İlim için diyar gezer,

    Dost için nefsini ezer,

    Basında fahri başyazar,

    Üstadım İsa Kayacan.

     

     

    Burhan Garip Şavlı’dan: Deli Zala

               

    Burhan Garip Şavlı’nın, merkezi Ankara’da bulunan Payda Yayıncılık, yayınları arasında günyüzü gören “Deli Zala” adlı 128 sayfalık bir romanı.

    Sunuş Murat Özmen imzasının taşıyıcısı… Özmen hoca iki sayfalık önsözünün bir yerinde: “Burhan Garip Şavlı, bu kez Yörüklerin yaşamını anlatan ‘Deli Zala’ adlı aşk romanıyla çıktı karşıma. Bu romanı okurken, anılarım beni çocukluk yıllarına götürdü. Develerimizi, Ak Beserek’i peşine takıp uzun yolculuklara götüren mor eşeğimizi canlandırdı gözlerimde” diyor.

    Dadaloğlu’nun ünlü dörtlüğüyle söze başlanılmış. Bu ünlü dörtlük şöyle:

     

    Kalktı göç eyledi Afşar elleri,

    Ağır ağır giden eller bizimdir.

    Arap atlar yakın eder ırağı,

    Yüce dağlar aşan yollar bizimdir.

     

    Giriş cümleleri: Serin bir akşamüstü iniyordu Göksu’ya, köprünün korkuluğuna oturmuş, saçı başı dağınık bir kadın, geçip gidenlere gülüp duruyordu. Sol elini, gözüne düşen güneşe siper ediyor, sağ eli havada:

    “Atarım kendimi ırmağa ha” diye bağırıyordu.

    Geçip gidenlerden bazıları:

    “Atamazsın..” diye gülerek karşılık veriyordu.

    Arkasına dönüp bakıyordu aşağıya. Günlerdir yağmur yağmış, mavi Göksu safralar yüklenmiş, akıp gidiyordu.

    Bu anlatım devam edip gidiyor, olaylar gelişiyor, zaman zaman çıkmazlara bile girildiği gözleniyor.

    Bölüm girişleri ünlü halk ozanlarının ünlü mısralarıyla giriş yapılıyor görüntüsü içinde zenginleştirilmiş.

    Dadaloğlu’nun: “Gitti geldi baharları yazları/Avlattılar şahinleri, bazları” mısralarıyla giriş yapılıyor, bu bölümün anlatımı başlıyor:

    -Şahan’la Zala, karanlıktan yararlanarak, obalardan aşağıya indiler. Murat’la yeğeni Serdar atlarla bekliyordu. Hemen bindiler. Çevreyi iyi biliyorlardı.

    Sabah güneş doğarken Başkaya Köyü’nün yakınına vardılar. Gidecekleri yolu, varacakları yerleri belirlemişlerdi önceden. “Bahtınız açık olsun” dedi Murat. Atlarla geri döndü. Şahan’la Zala’nın kaçtıkları duyulduğu zaman, aradan üç gece, iki gündüz geçmişti.

    Başta Kuloğlu Mehmet, oğulları ve adamlarıyla aramaya koyuldular. Beklemedikleri bir durumdu bu. Oymak içinde aşağılanmış, yerilmişlerdi. Aramalar günler sürdü. Haber salanlar memnun edilecekti.

    Yaylalardan başlayarak, Taşeli köylerini dolaştılar, aradılar sordular. Bozyazı’dan Erdemli’ye kadar tanıdıklarına haber bıraktılar. Sonunda, Silifke köylerinden birinde Yörük Ali’nin evinde olduklarını öğrendiler.

     

    Fazıl Bayraktar’dan:

    Hikâyeler güldestesi

               

    Fazıl Bayraktar birbiri ardına yayınladığı kitaplarıyla, gazetelerdeki şiirleriyle (dörtlükleriyle) dikkat çeken isim ve imzalarımızdan biri, önde geleni.

    Türk kültürünün bir bileni, değerli dostum Prof. Dr. Hayrettin İvgin, sahibi bulunduğu Kültür Ajans yayınları arasında çıkan, günyüzü gören kitaplardan sıklıkla bana birer örnek verir. Bunların sayfalarında gezinti yapmam içindir bu verişler, bana ulaştırışlar.

    400 sayfalık, 30 seçme hikâyenin bir araya getirildiği kitap, pırıl pırıl bir baskıyla, Kültür Ajans yayınlarının 109 ncusu olarak ortaya çıkmış, çıkarılmış, günyüzü görmüş.

    Nail Tan ağabeyimizin bir sunuşu var iki sayfada. Bir yerinde, “Bayraktar’ın hikâyelerinde köy ve küçük kasaba insanının çileli yaşantısını, kadere tevekkülünü, toprak- aile sevgisini ve devlete güvenini buluyoruz” deniyor.

    Hikâye isimlerinden, başlıklarından birkaç örnek verelim: Bıngıldaki çayır, Kadın parmağı, Babalar ve oğullar, Şekerli kahve, Kundak, Yüzbaşının kızı, Adnan Menderes portresi, Diğdik kuşu vd.

    Sayfa 295’de başlayan, “Adnan Menderes Portresi”nden: “Demokrat Partinin iktidar olduğu yıllar. Ülkede demokrasi rüzgârları esiyor. Adnan Menderes sevgisi yaygın. Orman Halit’de Adnan Menderes tutkunlarından biri. Adnan Menderes’in büyük boy fotoğrafını camlatıp duvara asmış. Rahmetli Menderes, yarım profilden çekilmiş o fotoğrafıyla sevimli sevimli gülümsüyor”..

    Fazıl Bayraktar hoca, şiirde olduğu gibi, hikayede de anlatım yumuşaklığı, gerçekciliği içinde karşımıza çıkıyor. Cümleleri uzun değil, karmaşık değil. Kısa ve anlaşılır bir görüntü sergiliyor. Tebriklerimizi sunmak istiyoruz efendim.

    Fazıl Bayraktar: 1927 yılında Kastamonu’nun Araç ilçesine bağlı, Aksu köyünde doğdu. 1949 yılında girdiği Harp Okulu’nu, sonraki yıllarda Piyade Atış ve Jandarma Subay Okullarını bitirdi.

    Jandarma teşkilatının değişik kademelerinde çalışan Fazıl Bayraktar, Bölük, Tabur, Alay, Okul ve Tugay komutanı olarak görev yaptı. 1980 yılında Generalliğe yükseltildi. 1984 yılında emekli oldu ve İzmir’e yerleşti.

    Fazıl Bayraktar’ın ilk kitabı “Harran Ovasından Mektuplar” adıyla şiir kitabı olarak 1964 yılında yayınlandı . Bayraktar’ın yayınlanmış 12 ayrı kitabı bulunuyor.

     

    İki şairin şiirlerinden

               

    Önce birinci şairimiz, Manisa’dan Kâzım Poyraz hocanın şiirleri var efendim. Bunların tamamı dörtlüklerle şekillendirilmiş, mısralara dökülüp şiirleştirilmiş duygular.

    Kazım Poyraz şiirimizin meşakkatli yolculuğunda epey mesafe alan şair arkadaşlarımızdan. Soran yok, Yağda, Serilir, Kırma, Günaha, Duymaz, Pınarda başlıklı olanları arasında bir seçim yapmak istiyorum. “Yağda” adlı, başlıklı dörtlük:

    Dalkavuklar gördüm yağda,

    Bunlar öyle çok her çağda,

    Şeref, onur ne bilmezler,

    Haram yerler üzüm bağda..

    Kazım Poyraz hoca, eskiden genellikle uzun soluklu, serbest şiirler yazıyor, yayınlıyordu. Ama son aylarda, yıllarda dörtlükleriyle karşımıza çıkmaya başladı.

    Haddizatında uzun şiirlerde, soluklanma sayısı fazladır. Kısa anlatımlarda, şiirlerde, dörtlüklerde bu fazlalıklarla karşılaşamazsınız. Dolayısıyla, kısa ama o oranda da öz söyleyeceksiniz, yazacaksınız. Kazım Poyraz hoca bu başarının, başarıların altına imza atıyor. Tebriklerimi sunuyorum efendim.

    Sonra Kazım Poyraz hoca; Gittin, gözyaşı, Od düştü, Geliver, Özümüz, Sakarya, Ormanı Sevelim adlı, başlıklı şiirleriyle de, ayrı bir duygu harmanı, sevgi yumağı ortaya koyuyor.

    EFE OLTULU ŞİİRLERİNDEN

    Efe Oltulu, “8108 Sok.No:7 Çiğli-İzmir” adresinden bize ulaşıyor. Ancak, şiirleriyle ilgili değerlendirmelerimizin, yayınlarımızın gönderildiği adres, PTT’nin değerli dağıtıcıları tarafından konulan “Adres yetersiz, tanınmıyor” notuyla dönüp geliyor. Acaba, İzmir’de Çiğli kaç tane?. Acaba Çiğli’de 8108 veya 8107 sokaktan kaç tane var?. Herhalde birer tanedir. Semt haritasında, şehir planında bu sokaklar bulanamıyor mu?. PTT elemanları ne derse, doğru mu kabul edeceğiz?. İkinci PTT yok ki!.

    Efe Oltulu’nun üç şiiri var masamda. Bunlar, Bileyim, Sev tüm insanları ve Ey şair, adlarının taşıyıcıları efendim. Sev tüm insanları adlı Efe Oltulu şiiri:

    Büyüğe saygı, küçüğe de sevgi,

    Fakir, zengin göster herkese ilgi,

    Kim olursa olsun, isterse zengin,

    İnsan ayırma, sev tüm insanları.

     

    Sözünde olmasın asla hiç yalan,

    Karşısındakine ol hep şans tanıyan,

    Deme ki, herşeyi biliyorum ben,

    İnsan ayırma, sev tüm insanları.

     

    Nuray Alper’den:

    Önce zambakları çaldılar uykularımızdan

               

    Kısa adı İLESAM olan, Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği ile merkezi Ankara’da bulunan Akçağ Yayınevi 2010 Şiir Yarışması ikincisi, Nuray Alper’in Akçağ Yayınları arasında günyüzü gören 86 sayfalık şiir kitabı:

    Önce Zambakları Çaldılar Uykularımızdan, adının taşıyıcısı. Akçağ yayınlarının 1030 ncu, şiir dizisinin 20 nci kitabı olarak okurlarıyla buluştu, buluşturuldu bu kitap.

    Vuslat’a hicret, O’na, Önce zambakları çaldılar uykularımızdan, İkbal pınarı, Bitmeyen akşam, Yağmur yürüyüşü, Güz ikindisi, Gül lekesi, Ahraz Nur, Yeni dem, Ağıt, Cinnet, Dönüş, gibi isimlerle yazılan, sayfalara aktarılan şiirler. Sayfa 10 ve 11 nci sayfalarda yer alan O’na, adlı başlıklı şiirden iki dörtlük:

    Ben sana teslimim demeden daha,

    Sen bana bendeki beni gösterdin!

    Gülşendi gözümde bu kurak vaha,

    Sözü lâl bırakan sanı gösterdin!

     

    Duymadan hükmünü eridim, bittim,

    Adını haykıran aynada yittim,

    An sende değilse ben’i de ittim,

    Ey varlığı güzel! Şanı gösterdin.

    Nuray Alper, imanlı-inançlı bir dünyanın genç yolcularından…

    Yazdıklarıyla, yayınladıklarıyla gelecekte önemli mesafeler alarak, şiir dünyamızın önemli bir yerinde mola verecek, sesini duyuracaktır.  Kitabın 28 nci sayfasında yer alan “Bitmeyen Akşam” adlı, başlıklı şiir beş ayrı dörtlükten meydana geliyor. Bu şiirden seçtiğimiz iki dörtlükle devam edelim-noktamızı koyalım:

    Ağıttan kaleler akşam narında,

    Şarkılar mı garip, sözler mi yarım,

    Vurarak baharı güz kenarında,

    Hasrete sığındı vuslat diyarım..

     

    Yetti de kanımda ağlayan yaşam,

    Gönül ırmağımda bitmedi akşam,

    Çileye renk verdi gizli ihtişam,

    Ey aşk’ın bakisi gör; ihtiyarım.

                Nuray Alper, sabırlı, azimli, çevresine, topluma saygılı anlayış ve davranışıyla yazıp yayınlamaya devam ederse, gelecekte yazdıkları, yayınladıkları aranılır, alkışlanır bir noktaya ulaşacaktır. Tebriklerimi ve başarı dileklerimi sunuyorum efendim.

     

    Yıldız Toksöz’den: Acı tebessüm

               

    Tekirdağ ilimiz merkezinden gelen bir kitap. Şiirlerden oluşuyor. Yıldız Toksöz imzasının taşıyıcısı kitabın adı: Acı Tebessüm.

    Merkezi Ankara’da bulunan, Yıldızlar Yayıncılık baskı imzalı kitap, Mehmet Nacar imzalı bir merhabayla, bir önsözle başlıyor. Sayın Nacar bir yerinde;

    “Elinizdeki kitap, şair Yıldız Toksöz hanımefendinin ilk şiir kitabı. Öğrencilik yıllarında yazdığı şiirlerle ödüller alan Yıldız Toksöz’ün şiirlerini paylaşmak ve yayınlamak için uzun yıllar beklediğini kendisiyle sohbetlerimizde söylemişti” diyor.

    Sır olur, Korkuyorum, Aşkın esiri, Gidiyorum, Hasret şarkısı, Sor gönül, Getir bana, Küstüm, Oğluma, Annem, Ne dersin?, Vatan ve Bayrak, Senede bir gün, Özlerim, Sustum, Yıldızların parlasın, gibi başlıklı şiirleriyle, önemli mesajların getiricisi, topluma vericisi olarak gördüğümüz Yıldız Toksöz hece vezni türüyle yazdığı, yayınladığı şiirleriyle dikkat çekiyor. Sayfa 60’daki ‘Annem’ adlı, başlıklı şiirinin girişinde yer alan mısralar efendim:

    Çok istedim şimdi annem,

    Kucağında olmayı,

    Bütün kötülüklerden,

    Sevginle korunmayı,

    Hayat fırtınasında,

    Kuru yaprakmışım ben,

    Gel kurtar ne olursun

    Kayboluyorum annem.

    Konu seçiminde zorluk çekmeyen, ele aldığı, işlediği konularla bütünleşen, yumuşak anlatımlarıyla, şiirimizin meşakkatli yolculuğuna çıkan Yıldız Toksöz, Tekirdağ adlı, başlıklı şiiriyle kitabın 125 ve 126 ncı sayfalarından sesleniyor. Bu şiirden iki ayrı bölüm, anlatım:

    Rakısıyla, köftesiyle tanınır,

    Anason kokar her yanı,

    Döner içmeyeninde başı.

    Aslında meşhurdur kirazı,

    Festivalde seçilir en hası.

     

    Malkara’nın tamamı,

    Kömür ocakları

    Birde keçi peyniri,

    Hiç merak ettiniz mi tadını?.

    Yıldız Toksöz: 1965 yılında Diyarbakır’da doğdu. İlk ve Ortaöğrenimini Ankara’da, Lise öğrenimini Silivri’de tamamladı. Daha sonra AÜ-AÖF’den mezun oldu. Toksöz, Tekirdağ’da bir kamu kuruluşunda çalışıyor.

     

    Mehmet Kıyat’dan: Suç Ortağı

     

    Şiirler, şiir kitapları. Yayınlandıkları andan itibaren, sanat ve edebiyat tarihimizdeki yerlerinden seslenmeye başlarlar.

    Mehmet Kıyat’ın yeni yeni kitapları geliyor, gelmeye devam ediyor. Bunlardan biri daha: Suç Ortağı, adının taşıyıcısı.

    Merkezi Ankara’da bulunan, Mutluson Yayınları arasında günyüzü gören “Suç Ortağı” adlı şiir kitabı 96 sayfadan oluşmuş.

    Kendine özgü şiirleriyle bilinen, alkış toplayıp takdir edilen Mehmet Kıyat, tek mısrayla da şiir yazıyor, duygularını anlatıyor. Bunlardan biri “Tuzu kuru” başlıklı olanı. Tek mısralık bir anlatım: Tuzu kuru gerçeklerde arama beni.

    Kitabın adı olan şiir 7 nci sayfada karşımıza çıkıyor. Suç Ortağı: İlk bölümü bu şiirin:

    Karanlıkla dost, ölümle suç ortağı bunlar,

    Kendinden geçen sessizlikle yaşayıp,

    Korku korku gezen kimsesizliğe tutunarak,

    Elleri kanda bir vurdumduymazlıkla,

    Dayanışmasız, abartılı çıkar tutkuları,

    Sığınmalarda.

    Mehmet Kıyat mısralarının, anlatımlarının yer aldığı kitap-kitapların sayfalarına doğru gezintiniz sürdükçe, güçlü mısralarla karşılaştığınızı, şairimizin şiir anlayışının temelinde var olan gerçeklerle karşılaşmaya devam ettiğinizi görürsünüz.

    40’a yakın kitabı yayınlanan Mehmet Kıyat, seçtiği konu veya konuların işlenişinde zorluk çekmiyor. Kararlı, doğru ve ileriye bakan bir anlayışla şekillendirdiği başarılı mısralardan oluşan şiirlerle bir Mehmet Kıyat klasiği, klasikleri ortaya çıkarılıyor. Sayfa 64’deki “Misk Kedisi düşlerinde” adlı şiirden:

    Sular karanlık, karımız ak değil artık,

    Güle oynaya geçmiyor günlerimiz,

    Bir ayrılık gibi tükenerek yaşayıp,

    Sulandırmalar dibi delik birikimlerde,

    Ülke ülke gezen, yalnızlığa aldanarak,

    Yüreksiz ve kimsesizlik,

    Korku dolu yasaklar..

     

    Vakıf Rize Dergisi

               

    Rize ilimiz merkezinden, Zümrüt Rize Gazetesinin sahibi, Rize Gazeteciler Cemiyeti Başkanı değerli dostum Faik Bakoğlu’nun tomar tomar-paket paket gönderdiği gazete ve dergiler arasında, içinde yeralan bir dergi: Vakıf Rize.

    Üç ayda bir mevsimsel yayınlanıyor. 2011 yılına ait İlkbahar sayısı, pırıl pırıl bir baskı ve 128 sayfayla yayınlandı. Okurlarıyla, hemşehrileriyle buluştu, buluşturuldu.

    Rize Kültür ve Sosyal Yardımlaşma Vakfı adına sahibi: Orhan Keçeli, Genel Yayın Yönetmeni: Niyazi Mete, Yazı İşleri Müdürü: Yılmaz Ekşi ve ismi geçen pek çok imza. Derginin yönetim yeri: Çayırbaşı Cad. No: 48 Büyükdere-Sarıyer-İstanbul.

    Başyazı Orhan Keçeli’ye ait. Buranın bir yerinde, “Küreselleşen dünyada ayakta kalabilmenin tek yolu bilgi ve eğitimden geçer” deniliyor. Doğru söyleniyor. Sonra, Orhan Keçeli’nin başyazısındaki ara başlıklara bakıyoruz. Bunlardan:

    1-Eğitim, insan ve toplum için yeniden inşa aracıdır, 2-Yaşanabilir bir dünya için eğitime her zaman destek olmalıyız,

    13 ncü sayfada Rize Vakfı eğitim fonlarıyla ilgili verilen bilgiler, kuruluş isimleri ve öğrenci sayıları dikkat çekiyor. Rizeliler bu işin en doğrusunu, en iyisini yapıyorlar, gerçekleştiriyorlar. Tebriklerimi sunuyorum.

    Renkli, bol fotoğraflı Vakıf Rize Dergisinde vefa örneği gösterilerek, vefat haberleriyle ilgili detay, fotoğraf zenginliği, acıların paylaşımında etkili oluyor, böyle görünüyor.

    Vakıf Rize Dergisinde, alanında uzman kişilerin yorumları-yazıları ayrıca dikkat çekiyor. 54 ncü sayfada Hikmet Gülay’ın, “Gerçek Adalet vicdanlardadır” sözü, yazı başlığı düşündürücü. Burada, “Savcının masasından” adlı, başlıklı şiir göz dolduruyor. Şiirin girişi:

     

    Masamda,

    Yarısı soğumuş çayım,

    Elimde kalem,

    Karşımda kalemliğim..

     

    Ve Hikmet Gülay’ın yazısının girişindeki; “Hukukçuluk mesleğini seçmemde önemli etkenlerden biri, çocukluğumda etkilenmiş olduğum bir takım haksızlık örnekleridir” cümlesiyle başlayan değerlendirme, yorum örnekleri.

    Hikmet Gülay’dan önemli ve örnek birkaç cümle daha: “Hangi sistemi getirirseniz getirin, uygulayacak olan insanlardır. Yozlaştırmak isterseniz, yozlaştırırsınız. Kötü niyetliyseniz, art niyetliyseniz, bir takım menfaatlere tamah ediyorsanız, siz o kuralları katledersiniz”.

     

    İbrahim Agâh Çubukçu’dan:

    Sevgi Rüzgârı

     

    Prof. Dr. İbrahim Agâh Çubukçu hoca, birbiri ardına yayınladığı kitaplarıyla dikkat çekmeye devam ediyor.

    Bize ulaşan, son yayınladığı, yeni kitabının adı: Sevgi Rüzgârı. 72 sayfalık şiir kitabı.

    Merkezi Ankara’da bulunan Ayrıntı Basımevi’nde günyüzü görmüş. Feleğim şaşar, adlı, başlıklı şiirle başlanıyor söze. Şöyle başlıyor bu şiir:

     

    İçimde var biri,

    Bahçeye insem iner,

    Ata binsem biner,

    Gözümü kapasam,

    Olur fener.

     

    Sonraki sayfalarda, Ayrılık, Seni düşündükçe, Ben sen olurum. Nereye belli değil, Zaman geçmiyor, Güzel gözlü hemşire, Köşemde yalnızım adlı, başlıklı şiirlerle devam ediliyor.

    Prof. Dr. İbrahim Agâh Çubukçu hoca, ele aldığı konular, yazdıkları, sayfalara aktardıkları itibariyle, hoşgörülü, sıcaklığı yüksek duygular içindedir. Bu genel görüntüyü, O’nun her şiirinde görür, okudukça söylediklerimizin doğruluğunu hissedersiniz, görürsünüz.

    Hece vezni ve serbest türdeki şiirleriyle, mısra mısra okurlarının sevenlerinin gönüllerine yerleşen İbrahim Agah Çubukçu hoca, her şiirinde, her kitabında yeni yeni sevgilere, mutluluklara adım atmaktadır.

    Sayfa 41’e dönelim, burada başlayan “Güzeller” adlı, başlıklı şiirden iki bölüm alarak noktamızı koyalım:

     

    Bir güzel gördüm,

    Beni görünce,

    Durup konuştu,

    Boyu uzun beli ince,

    Üzerinde kısa etek..

     

    Beşinci güzelin, 

    Yürüyüşü edalı,

    Belki de sevdalı,

    Öpülmeyi bekler,

    Güzel yanak.

     

     

    M. Mazhar Alphan’dan:

    İnsanın Kırılgan Sesi

               

    İzmir-Çiğli çıkışlı, hareket noktalı M. Mazhar Alphan, birbiri ardına yayınladığı kitaplarıyla dikkat çekmeye devam ediyor. Mor Nokta Taka yayınları arasında günyüzü gören, 64 sayfalık “İnsanın Kırılgan Sesi” adlı kitap değişik şiirlerin yeraldığı 3 bölümlük bir sayfa düzenlemesiyle karşımıza çıkıyor.

    Siyah bir gül: Siyah bir güldür/içinde sandık lekesi.. İki mısralık, bir beyitlik minik bir anlatım. Sonra genelde kısa kısa ortaya konulan duygular, M.Mazhar Alphan duyguları. Bunlardan, “Parmak hesabı” başlıklı şiir 19 ncu sayfada karşımıza çıkıyor. İlk bölümü:

     

    İçine başat bir çıban,

    Pandora’nın kutusu,

    Sussan,

    Ölüsüne saf tutan,

    Adlar toplamı.

     

    Bir çok konu, bir çok anlatım. Mısralarla şiirleşip, sayfalara aktarılanlar. Bunların arasındaki gezintiniz sırasında zaman zaman mola verip düşündükleriniz. Takdir edip alkışladıklarınız. Burada, “Ne söylenmek istiyor, isteniliyor?” diyerek, tekrar tekrar okuduğunuz mısralar. M. Mazhar Alphan’ın kendine özgü duygu ve düşünceleri, mısraları, şiirleri. Bunlardan biri daha “Haydi tut bizi” sayfa 29’da karşımıza çıkıyor:

     

    Sabanıyız birbirimizin,

    Ufkun limanı, ışığın,

    Biçme zamanı, testiyi,

    Kırmadan taşımanın.

     

    Hava toprak kokuyor,

    Toprak ki kanatları denizin,

    Çocukları rüzgâr, haydi,

    Tut tutabilirsen bizi..

    M. Mazhar Alphan, şiirlerinden yumuşak, anlaşılır duygularıyla karşımıza çıkarken, kavga-gürültüyü kenara itip, önce kendisiyle barışıklığını ortaya koyarak, okurlarıyla bütünleşebilen şairlerimizdendir, kalem erbaplarımızdandır. Kutluyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum efendim. 

    Sayfa 38’deki “Gözyaşı”ndan: Bir damla gözyaşı/Yelkenleri deriden/Suretine kilitli. Sayfa 47’deki “Rivayet”ten: Rivayet odur ki/Gönüller bir olunca/Bir yeni ayet iner.