• ÇANAKKALE GEZİSİ

    Nazilli Elektrikçiler Odası 7-8 ve 11-12 Haziran 2013 tarihlerinde Çanakkale gezisi düzenledi.

    22:36:44 | 2013-06-16

     

     

     

    GANİMET YILDIRIM YAZDI

     

    Nazilli Elektrikçiler Odası 7-8 ve 11-12 Haziran 2013 tarihlerinde Çanakkale gezisi düzenledi. Nazilli Esnaf Odaları içinde sosyal aktivitelere oldukça önem veren ve sürekli katıldığı fuarlar ve düzenlediği gezilerle üyelerinin ufkunu açan Oda Başkanı Mustafa Önceler, son düzenlediği Çanakkale gezisi ile de üyelerine karşı tarihi bir görevi yerine getirdi. Önceler, düzenlenen gezilere verdiği destek için Nazilli Belediye Başkanı Haluk Alıcık’a teşekkür etti.

     

    Nazilli Elektrikçiler Odası üyeleri ve eşlerinin katıldığı gezimiz Rehberimiz Kamil Uzelli’nin bizleri Çanakkale Feribot İskelesi’nde karşılaması ile başladı. Yolculuğumuz feribotla “Ecenin Yeri” anlamını taşıyan Eceabat’a, oradan da 8 köyü içinde barındıran 33 bin hektarlık Gelibolu Milli Parkı sınırlarına girmekle devam etti. Rehberimiz Kamil Uzelli, Çanakkale Tarihinde yaşanan olayları öyle bir dille bizlere anlattı ki hepimiz oldukça duygulandık, zaman zaman da gözyaşlarımızı tutamadık.

     

    Eceabat’da “Dur Yolcu” yazısı dikkatimizi çekti. Dalgalanan Türk Bayrağı altındaki, “Dur olcu! Bilmeden gelip bastığın bu toprak bir devrin battığı yerdir. Eğil de kulak ver bu sessiz yığın. Bir vatan kalbinin attığı yerdir.. / Bu ıssız, gölgesiz yolun sonunda.. Gördüğüm bu tümsek, Anadolu’nda. İstiklâl Uğrunda, namus yolunda. Can veren Mehmed’in yattığı yerdir” dizeleriyle duygulu günümüze başladık.

     

    Bizleri, gezimizin ilk durağı olan Eceabat’da Heykeltraş Tankut Öktem’in son eseri olan “Tarihe Saygı” heykeli ve gezeceğimiz alanların kabartma haritası önünde soluklandıran Rehberimiz Kamil Uzelli, bu topraklarda yaşanan savaşların anlam ve önemini, Çanakkale Boğazı’nın nasıl geçilmez olduğunu anlatırken tüylerimiz adeta diken diken oldu.

     

    Kilitbahir Köyü’ne girdiğimizde Fatih Sultan Mehmet’in 1461-62 yıllarında Boğazın en dar yeri olan 1250 metre genişliğindeki yere inşa ettirdiği iki kale dikkatimizi çekti. Bu iki kaleden birinin adı “Denizin kilidi” anlamına gelen Kilitbahir, diğerinin adı Kale-i Sultaniye “bu günkü adı Çimenlik” Kalesi’dir ve günümüzde askeri müze olarak hizmet vermektedir.

     

    Kilitbahir Kalesi’nin hemen güneyinde Namazgah Tabyası bulunmaktadır. Bu tabya Sultan Abdülaziz tarafından yaptırılmış. 1915 yılındaki Çanakkale Savaşı’nda bu tabyaya toplam 16 adet top yerleştirilmiş. Çanakkale’nin en önemli yerlerinden biri de Rumeli Mecidiye Tabyası’dır. Bu tabya “Seyit Onbaşı” ismiyle de anılır.

     

    Rehberimiz Kamil Uzelli, burada bize 18 Mart günü zaferle sonuçlanan deniz savaşından bahsederken, “Osmanlı Devleti, 1914-1918 yılları arasındaki Birinci Dünya Savaşı’nda İttifak Devletleri olan Almanya ve Bulgaristan’ın yanında yer aldı. İngilizler ve Fransızlar ise, İtilaf Devletleri adı altında bir araya geldiler. İtilaf Devletleri Rus Çarı II. Nicola’nın Bolşevikler Karşısında zor durumda kalması üzerine Rusya’ya yardım etmek amacıyla Çanakkale Boğazına girdiler. Ancak ‘Çanakkale Geçilmez!’ diyen Mehmetçik vardı orada. 18 Mart 1915’te Nusret Mayın Gemisi, düşman gemilerini topa tutarak Çanakkale’nin sularına gömdü.

     

    Düşman güçleri bunun üzerine Gelibolu, yarımadasına asker çıkardılar. Savaşçı bir ulus olarak bilinen Anzakları da getiren İngilizler, Mehmetçiğin süngüsü karşısında büyük bir yenilgiye uğradılar. Mustafa Kemal’in kumanda ettiği ordular, Avustralya’dan, Yeni Zelanda’dan getirilen askerleri Arıburnu, Anafartalar, Conkbayırı cephelerinde yenerek büyük zafer elde ettiler. Bu savaşlar dünyanın en zorlu, en kanlı mücadelesi olmuş, 253 bin askerimiz zayiat vermiştir, şehit düşmüştür.


    Bu topraklar için ölüme giden şehitlerimiz adına
    ‘Çanakkale Şehitler Abidisi’ dikildi. ‘Çanakkale Geçilmez’ sözü altın harflerle tarih sayfalarına yazıldı. Topraklarımızda; ne aradıklarını, niçin geldiklerini bilmeden ölen düşman askerleri için Mustafa Kemal Atatürk ‘Topraklarımızda yatan bu askerler bizim konuklarımızdır, rahat uyusunlar’ diyerek ne denli hoşgörülü bir komutan olduğunu dünyaya gösterdi. Çanakkale zaferiyle İstanbul işgalden kurtuldu” ifadeleriyle o günleri yaşattı.

     

     

    ÇANAKKALE KAHRAMANI SEYİT ONBAŞI

     

    Rehberimiz Kamil Bey Mecidiye Tabyası’nda, Çanakkale Savaşları kahramanı Topçu “Seyit Onbaşı”nın Çanakkale Savaşı sırasında 215 kiloluk top mermisini nasıl tek başına kaldırdığını bakın nasıl anlattı:

     

    “Çanakkale’de kahramanı Seyit 1909 da askere alınır. Askerliğinin 6. yılında 1915’te görev yeri Çanakkale Rumeli Mecidiye Bataryasıdır. Çanakkale Savaşlarının ilk adımı olan 18 Mart 1915 İtilaf Devletleri Donanma Zırhları bizim en güçlü bataryalarımızdan Hamidiye, Dardonos, Rumeli, Mecidiye Bataryası’ndan atılan 28’lik bir mermi düşman sancak gemisi Queen Elizabeth’e isabet eder. Zırhlı bir müddet sonra bütün namluları Rumeli Mecidiye Bataryamıza yöneltir ve bataryamız susar.

    Tek hayatta kalan batarya komutanı Yüzbaşı Hilmi Bey kahraman evlatlarını kaybetmenin hüznü içindedir. O anda bir ses “Komutanım beni kurtarın!” der. O sese doğru giden komutan toprağı eşeler ve ilk kurtulan er Niğdeli Ali’dir. Komutan ve Ali şehit ve yaralıları toplarken toprak altında kalan Seyit’i çıkarırlar. Komutan ve Yüzbaşı Hilmi Bey Niğdeli Ali’ye ‘Evladım bu kurtarma işleri ikimizle olmayacak sen Seyit’in yanından ayrılma Boğaz Komutanlığı’ndan yardım gelene kadar ben yakın birliklerden yardım almaya gidiyorum’ der.

    Bir müddet sonra kendine gelerek şoku atlatan Koca Seyit, ‘Ali ne oldu anlatsana, arkadaşlarım komutanım toplarımız nerde?’ diye sorarken gözü ayakta kalan tek topa takılır. Yattığı yerden oturarak doğrulduğunda etrafı süzer bakar ki arkadaşlarının vücutları etrafa dağılmış. Bu manzara karşısında bir yanar dağın lavları gibi püsküren Koca Seyit ayakta topa doğru koşar. Niğdeli Ali şaşkındır. Seyit bakar ki top sağlam yalnız mermiyi kaldıracak mataforası (Vinci) bozuktur.

    İşte o anda vatan millet sevgisi bayrak sancak sevgisi ve inancın çelikleştirdiği yerde duran 215 kg’lık mermiyi Niğdeli Ali yardımıyla kucaklayarak iki metre yükseklikte bulunan topun merdivenlerinden çıkarır. Mermiyi namluya sürer ve infilak ettirir. Niğdeli Ali bu merminin hedefe isabet görebilmek için gözetleme yerine gitmiştir. Gördüğü manzara düşmanın Ocean zırhlısına tam isabet kaydedilmiştir. O zırhlı 18 Mart Deniz Savaşın’da batırılan üç zırhlıdan biridir. Bu olay bütün savaş sahalarında yankılar uyandırmış ve sevinç yaratmıştır.

    O günlerde Eceabat Bigali Köyündeki karargâhda bulunan 19. Tümen komutanı Kurmay Yarbay Mustafa Kemal, Onbaşı Seyit’i karargâha getirir. O mucize insanı tanımak ister. Mustafa Kemal ile Seyit Onbaşı arasında şu konuşma geçer:

     

    Mustafa Kemal: Evladım tek başına nasıl kaldırdın 215 kg mermiyi?

    Seyit: Allah’ın izniyle oldu komutanım o anda mermi bir çam kütüğü gibi geliverdi.

    Mustafa Kemal: O mermiyi kaldırdığın gibi beni de kaldırabilir misin?

    Seyit: Hayır Komutanım.

    Mustafa Kemal: Niye ben o mermiden ağır mıyım Seyit?

    Seyit: Komutanım merminin ağırlığı başka sizin ağırlığınız bambaşka. Sizi ben değil dünya bile kaldıramaz.”

     

    Boğazı geçemeyen düşman 25 Nisan 1915 sabahı yüz binlerce askeri ile karaya çıktı. 8,5 ay süren savaşta 250 bin Türklerden 220 bin karşı devletlerden toplam 470 bin insan bu topraklarda kaldı. Yani 259 günlük savaştan her gün 1000 kişi bizden 1000 kişi işgalcilerden Çanakkale’de can veriyordu.

     

    Rehberimiz bizleri işte bu göğüs göğüse savaşların yapıldığı, her metrekaresine 6 bin merminin düştüğü yerlere götürdü. 600 şehidimizin yattığı Soğanlıdere Şehitliği Türk’üm diyen her yurttaşın mutlaka görmesi gereken yerlerden biri. Şahindere Şehitliği’ndi ise 1969 şehidimiz yatmaktadır. Bu şehitlikte sadece birinin mezar taşında ismi yazılı. O da, 30. Alay 10. Bölük Mulazım Teğmeni Ali Şadi Oğlu Mustafa Efendi. Burada şehitlerimizin ruhlarına Fatiha okuduktan sonra Sargı Yerleri’nde yaşanan gerçek hatıraları Rehberimiz Kamil Bey’in o güzel anlatımıyla dinledik.

     

    Çanakkale’de, Güney Cephesi yani Seddülbahir Kalesi, Ertuğrul Koyu ve Ezineli Yahya Çavuş Şehitliği, Son Ok Anıtı, Sığındere ve Sargıdere Şehitliği, Bomba Sırtı ve 27 Alay Siperleri, 57. Alay Şehitliği, Mehmet Çavuş Anıtı, Arıburnu Yarları, Cesettepe ve Korku Deresi, Conkbayırı ve Atatürk Anıtı, Kemal Yeri, Kocadere Şehitliği, Anafatarlar Şehitliği, Kireçtepe Jandarma Şehitliği görülmeye değer önemli yerlerdir.

     

    Burada sizlere Saddülbahir Cephesinden söz etmek istiyorum.

     

     

    SADDÜLBAHİR CEPHESİ

     

    Seddülbahir Cephesi'ndeki İngiliz ve Fransız birliklerinin ilk hedefi Kirte Köyü ve hemen kuzeyindeki Alçıtepe olmuştur.

     

    Bu hedeflerin ele geçirilmesi için ilk müttefik taarruzu olan Birinci Kirte Muharebesi, 28 Nisan 1915 sabahı başlamıştır. Taarruzun sol kanadında iki İngiliz tugayı, sağ kanadında ise beş Fransız taburu taarruza katılmıştır. Türk savunması İngiliz taarruzları karşısında tutunurken Fransız kesiminde yarılma noktasına gelmiştir. Cephe komutanı Albay Halil Sami Bey, hatların geri çekilmesi emri vermişken, iki bölüklük bir kuvvet, donanma topçusunun ateşinde bir gedik bularak hatları takviye etmiştir. Bunun üzerine geri çekilme emri derhal geri alınmıştır. Öğleden sonra Yarbay Sabri Bey, iki taburluk bir kuvvetle karşı taarruza geçerek müttefik cephesini kırmıştır. Gün sonunda, müttefikler taarruz çıkış hatlarına geri çekilmişlerdir. Türk kayıpları 2 bin 380, müttefik kayıpları ise 3 bindir.

     

    Müttefik kuvvetlerin ikinci taarruzu, 6 Mayıs 1915 sabahı başlayan İkinci Kirte Muharebesi'dir. 8 Mayıs'a kadar süren çatışmalarda Müttefik kuvvetlerin “bağlantı noktası”, en soldan taarruz edecek olan bir İngiliz tugayıdır. Bu tugay, ilk günkü taarruzunda yoğun bir ateşle karşılaşmış ve ilerleyememiştir. Taarruz hattı, en sol kenardan başlayan bu engelle, en sağa kadar durmak zorunda kalmıştır. Sol uç, ilerleyemeyince diğer birlikler de planlanan ileri harekata girişememişlerdir. Türk ateşinin en yoğun olduğu rapor edilen tepe, donanma ve sahildeki top bataryaları tarafından hallaç pamuğu gibi atıldığı halde, Türk tarafının ateş gücünde bir değişiklik olmamıştır. Balonlarla yapılan hava keşfi de Türk mevzilerinin yerini saptayamamıştır. İkinci gün merkez kesimden, üçüncü gün tekrar sol kanattan yapılan taarruzlar da aynı ateşle kaşılaşarak durmuştur. Üç günlük muharebelerin sonunda müttefik kuvvetler, en fazla 500 metre ilerleme sağlayabilmişlerdi. Müttefik kaybı 6 bin 500, Türk kaybı ise 2 bindir.

     

    Müttefik kuvvetlerin üçüncü taarruzu, 4 Haziran 1915 tarihli Üçüncü Kirte Muharebesi’dir. Donanma topçusunun üç yönden, kara topçusunun ise cepheden geliştirdiği hazırlık ateşi ardından başlayan savaşta, Türk cephesinin sol kanadından taarruz eden Fransız birlikleri yer yer Türk siperlerine girmişlerdir. Yarbay Selahattin Adil komutasındaki 12. Tümen’in karşı taarruzluyla bu siperlerden çekilmişlerdir. Sağ kanatta ise İngiliz birlikleri Türk siperlerine girmiştir. İkinci Topçu Bataryası komutanı Teğmen Arif Tanyeri’nin, 150 askeriyle ileri çıkıp cepheyi tutmasıyla Türk hatlarının kırılması önlenmiştir.

     

    Türk cephesi, Kirte Köyü’ne bir kilometre mesafede sabitlenmiştir. İzleyen 5 Haziran günü Türk 9. Tümen’in saldırısı başarılı olmamış, akşam saatlerinde Arıburnu Cephesi’nden kaydırılan Yarbay Hasan Askeri komutasındaki 2. Tümen’in taarruzu ise birkaç yüz metre ilerlemiştir. 6 Haziran günü ise küçük çaplı çatışmalarla geçmiştir. Üçüncü Kirte Muharebesi’nde müttefik kayıpları 7 bin 500, Türk kayıpları ise 4 bin 500 yaralı, 4 bin 500 şehittir.

     

    Her üç taarruzun başarısız olması üzerine cephe komutanları, İngiliz komutan H. Weston ve Fransız komutan Gouraund, tüm cephe hattında değil de, daha sınırlı bir hattan taarruzu gerekli görmüşlerdir. Böylece gerek piyade, gerekse de topçu unsurları daha dar bir cephede kuvvet merkezi (siklet merkezi) oluşturulacaktı. Planın ilk operasyonu, cephenin en sağ (doğu) bölgesi olan Kerevizdere’de uygulamaya konulmuştur.

     

    18 Haziran’da başlayan topçu ateşi üç gün boyunca sürdürülmüştür. 21 Haziran günü Fransız birliklerinin taarruzuyla başlayan Birinci Kerevizdere Muharebesi’nde Fransız birlikleri, hedefleri olan tepeyi ele geçirmeyi başarmıştır. Muharebelerde Fransız kayıpları 2 bin 500, Türk kayıpları ise 6 bin kişidir.

     

    Bir sonraki Zığındere Harekâtı, bu kez cephenin sol kanadından taarruzu öngörmektedir. Zığındere ile sahil arasındaki Zığın sırtı boyunca üç tugayla ve Zığındere’nin karşı yamaçlarından iki tugayla taarruz etmektir.

     

    Zığın sırtı Albay Refet Bey’in komutasındaki 11. Tümen’in savunma bölgesidir. Zığındere ile Kanlıdere arasındaki bölge ise Albay Halil Bey’in 7. Tümen’i tarafından savunulmaktadır. Her iki tümen de tek tugaylıdır. Deniz ve kara topçusunun 26 Haziran’da başlayan bombardımanı üç gün sürmüştür. 28 Haziran’da iki saatlik hazırlık ateşi ardından başlayan taarruz, sağ kesimde Türk siperlerinin tümünde başarılı olmuştur. Bombardıman sonrasında Türk ön hat siperlerinde sağ kalanların tümü yaralı subay ve erattır. 800 metre mesafedeki Kirte Köyü’ne yapılan ileri hareket, topçu ateşiyle durdurulmuş, hemen ardından Türk karşı taarruzları başlamıştır. Siperler 30 Haziran 1915 günü sabahına kadar birçok kez el değiştirmiş, sonunda İngilizlerde kalmıştır. Zığın sırtının kuzeyinden 1 Temmuz 1915 günü iki kez yenilenen Türk taarruzu, yoğun topçu ateşi altında etkisiz kalmıştır. 5 Temmuz 1915 tarihinde Albay Hasan Basri Bey’in 5. Tümen’inin Zığın sırtına ve Albay Nicolai’nin komutasındaki 3. Tümen’inin Zığındere’nin doğu yamaçlarına giriştikleri taarruz ise sonuç alamamıştı.

     

    Her iki kanattan yapılan taarruzların ardından bu kez cephenin merkez bölümünde taarruza geçilmiştir. Üç saat süren ve 60 bin top mermisinin kullanıldığı hazırlık ateşi ardından 12 Temmuz 1915 sabahı başlayan İkinci Kerevizdere Muharebesi iki gün sürmüştür. Hazırlık ateşi ardından başlayan İngiliz taarruzu, hiçbir savunmacının sağ kalmadığı ilk hat siperlerini almış, ikinci hat siperlerinde ise ağır kayba uğrayarak geri çekilmiştir. Öğleden sonra yedekteki İngiliz tugayının giriştiği saldırı, üçüncü hat siperlerine girmişse de Türk karşı taarruzlarıyla yeniden eski konumuna çekilmiştir. İkinci girişilen İngiliz taarruzu, Türk topçusunun ateşiyle geri çekilmiştir. Savaş sonunda cephenin en sol yanındaki birkaç siper parçası işgal edilebilmiş, sağ kesimde ise Fransız birlikleri Türk siperlerinde tutunmayı başarmışlardır. İki günlük muharebelerin sonucunda müttefik kayıpları 5 bin 800, Türk kayıpları ise 9 bin 700’dür.

     

    Bu muharebeler sonunda Seddülbahir Cephesi’nde Türk kuvvetlerini atarak ilerlemenin olanaksız olduğu ortaya çıkmıştı. Müttefik kuvvetler komutanı General Hamilton, takviye kuvvetlerle Suvla Koyu’nda bir çıkartma yapmayı planlamıştır. Bu çıkartma harekâtının, Anzak Kolordusu komutanı General W. Birdwood’un önerdiği Sarı Bayır Harekâtı ile aynı tarihte uygulanmasına karar verilmiştir. Ayrıca Türk savunmasının dikkatini yarımadanın güney ucuna çekmek için Seddülbahir Cephesi’nde yanıltıcı bir taarruz planlanmıştı. Kirte Bağları Muharebesi olarak bilinen bu taarruz, 6 Ağustos sabahı İngiliz birliklerinin taarruzuyla başlamıştır. İngilizler, ilk hat siperlerine girmiş, ancak karşı taarruzla geri atılmışlardır. Taarruzun ikinci günü girişilen İngiliz taarruzları, Kirte Köyü’nün güney batısındaki bir bağ alanının bir bölümünde tutunabilmiştir. Sınırlı hedeflere yönelik, üstelik de bir yanıltma operasyonu olan İngiliz taarruzunun bu denli kayba rağmen başarısız olması üzerine General Sır Ian Hamilton, Seddülbahir Cephesi'nde hiçbir askeri harekâta girişilmemesi emrini vermiştir.

     

    Çanakkale Savaşları’nın en önemli cephelerinden ikisi Arıburnu ve Anafartalar cepheleridir. Bu cepheler aynı zamanda Kurmay Yarbay Mustafa Kemal’in adını dünyaya duyurduğu ve askeri yeteneklerini ortaya çıkardığı cephelerdir.

     

    Mustafa Kemal bu savaşta Conkbayırı, Anafartalar ve Arıburnu'nda görev yapmıştır. Çıkartmanın ilk günü Conkbayırı'ndaki müdahalesi ve savaşın son aşamalarında üstlendiği görevler, Mustafa Kemal'in askeri yeteneklerini ortaya çıkarmış, “Anafartalar Kahramanı” olarak tanınmasını sağlamıştır. Bu durum daha sonraları Mustafa Kemal'in milli liderliğini ortaya çıkarmıştır.

     

    Gelin şimdi bu cephelerde neler olmuş birlikte göz atalım.

     

     

    ARIBURNU CEPHESİ

     

    Arıburnu Cephesi’nde 25 Nisan 1915 sabahı çıkartma yapan Anzak Kolordusu örtü kuvvetleri, sahildeki Türk gözetleme postalarını atarak bir köprübaşı oluşturmuşlardır. Sahile çıkan örtü kuvveti üç koldan sırtlara ilerlemiştir. Sırtlardaki Türk direnişi, ileri harekatı yeryer engelliyor, genel olarak geciktiriyordu ama sahili tehdit edecek bir harekat gösteremiyordu. Buna karşın sırtlarda yer yer süren çatışmalarda Anzak kayıplar artmakta, sahile yağan takviye talepleri karşısında çıkan tüm birlikler derhal ateş hattına gönderilmektedir, sahilde ihtiyat tutulamamaktadır.

     

    Anzak mevzilerine taarruza girişmiştir. Bu taarruzla Anzak birlikleri sırtın batı yamaçlarına çekilmişlerdir.

     

    Ordu ihtiyatındaki 19. Tümen komutanı Kurmay Yarbay Mustafa Kemal çıkartma başladığı sıralarda 57. Alay ve bir topçu bataryasıyla Conk Bayırı’na hareket etmişti. Karargahta, 3. Kolordu Komutanı Esat Paşa’ya (Albay Mehmet Esat Bülkat Bey’e) kararını anlatmıştır. Esat Paşa, bu kararı onaylamış, Albay Halil Sami Bey’in 27. Alay’ını da yarbayın komutası altına vermiştir. Esasen 19. Tümen, ordu ihtiyatıdır, ancak Mareşal Sanders’le halen temas kurulamamış olması nedeniyle Esat Paşa, kendi inisiyatifini kullanarak tümeni komutası altına almış ve Mustafa Kemal’in görüşü yönünde görevlendirmiştir.

     

    Bu arada Kılıçbayır yönüne sevk edilen Avustralya birlikleri, bölgeye ulaşır ulaşmaz muharebeye sürülmektedir. Çünkü Türklerin sırtlardan aşağı akıp cephe hattını kırmaları an meselesi olarak görünmektedir. 19. Tümen’e bağlı dört alayın bölgeye intikali ardından Türk Arıburnu Kuvvetleri Yarbay Mustafa Kemal Bey emriyle saat 15.30 dolaylarında yeniden bu kez toplu olarak taarruza geçmişlerdir.

     

    Bu taarruzun sonucunda Kılıçbayır’ın iki yanından gelişen Türk taarruzları karşısında Kılıçbayır ve hemen güneybatısındaki Cesaret tepe kesin olarak Türklerin eline geçmiştir. Düztepe’nin alınması, Türk birliklerine Kılıçbayır üstünden Anzak sahiline geniş bir taarruz hattı açmıştı ama, Türklerin zaten ellerindeki az bir kuvvetle yaptıkları bu taarruzu sürdürecek kuvvetleri yoktur. Anzak cephesindeki bu gedik, savaş boyunca kalmıştır.

     

    Harekatın ilk gününde karaya çıkartılan asker sayısı 15 bindir. Yaklaşık 2 bini ölü olmak üzere kayıplar 3bin 500’dür.

     

    Gece yarısına doğru Anzak Kolordusu Komutanı Birdwood, emrindeki her iki tümen komutanın da tahliyeden yana olduklarını, kendisinin de bu görüşü paylaştığını General Hamilton’a bildirmiştir. Anzak ordusu gün boyu süren çatışmalardan dolayı bitkindir, moral düşüktür, birlikler halen dağınıktır. Gün boyu süren Türk taarruzları, Anzak cephesinin kuzey batı kesimindeki sırtta (Kılıçbayır) bir gedik oluşturmuştu. Bu gedik, Ancak çıkartma bölgesi için ağır bir tehdit oluşturmaktaydı. Gece boyu takviye alan Türk kuvvetlerinin etkin bir topçu desteğiyle sabah girişecekleri bir karşı taarruza kesin gözüyle bakılmaktadır. Ordunun bu haliyle bu saldırıyı göğüsleyemeyeceğinden, sahilde imha edileceğinden korkulmaktadır. Amiral Thursby ise tahliyenin çok fazla kayba neden olacağını, pozisyonu korumanın daha iyi olacağı görüşündedir. General Hamilton, sahilde kalınarak direnilmesine karar vermiştir.

     

    Takviye olarak bölgeye gönderilen İngiliz 9. Kolordusu’nun Suvla Koyu’na çıkartma yaptığı 5-6 Ağustos gecesi, bir Anzak tümeni gece yürüyüşüne geçmiştir. Hedefleri, Kocaçimen Tepesi - Besim Tepe - Conk Bayırı hattıdır. Sarı Bayır Harekatı olarak bilinen harekatta Anzak birlikleri sırtlara kadar yaklaşabilmiş ama sırtları alamamıştır. Muharebelerin yoğunluğu Conk Bayırı bölgesinde olmuş, Conk Bayırı Muharebesi 9 Ağustos 1915 tarihine kadar sürmüştür. Kurmay Albay Mustafa Kemal’in 10 Ağustos sabahı başlattığı taarruz ile Anzak kuvvetleri sırtlardan çekilmek zorunda kalmışlardır.

    Suvla Koyu’nda İngiliz 9. Kolordusu’nun ikinci genel taarruzuyla aynı gün 21 Ağustos’da Anzak birliklerinin sonuçsuz Bomba Tepe taarruzu, Çanakkale Savaşı’nın son muharebesi olmuştur.

     

     

    ANAFARTALAR CEPHESİ

     

    Kanlı çatışmalar ardından 1915 yılının Temmuz ayı sonlarında cepheler kilitlenmiş, çatışmalar mevzi harbine dönüşmüştü. Gelibolu Yarımadasında bir sonuç elde edebilmek için İngiliz General Sir Ian Hamilton, daha kuzeyde üçüncü bir cephe açmak gereği duymuştur. Burada amaç, sert direnme gösteren her iki cephedeki Türk kuvvetlerinin geri hattına çıkarak kuşatmaktır.

     

    Hamilton, üçüncü cepheyi küçük ve büyük Kemikli burunları arasındaki Suvla kumsalına, takviye olarak gelen İngiliz 9. Kolordusu’nu çıkartarak açmıştır. 6 Ağustos 1915 tarihinde Suvla Koyu'na yapılan çıkartmayla Çanakkale Savaşı bu bölgeye kaymış, Arıburnu'ndaki Anzak Kolordusu ile Suvla çıkartma kuvvetleri, dolayısıyla bu iki cephe birleşmiştir. Gelibolu Yarımadası'nın Müttefik kuvvetlerce tahliyesine kadar asıl çatışmalar bu bölgede olmuş, Seddülbahir Cephesi, kayda değer bir çatışmaya sahne olmamıştır.

     

    5-6 Ağustos gecesi başlayan çıkartma gün boyu sürmüştür. Suvla Ovası’na hakim ilk kademe sırtlardaki üç Türk taburu, çıkartma birliklerinin ileri harekatını durdurmayı başarmıştır.

     

    İngiliz 9. Kolordusu’nun genel bir taarruz için düzen alması, 8 Ağustos tarihini bulmuştur. Ertesi gün, 9 Ağustos 1915 günü şafakta iki İngiliz tümeni taarruz için ilerlemeye başladığı sırada Kurmay Albay Mustafa Kemal Bey’in de taarruzu başlamıştı. Türk taarruzu, önlerindeki İngiliz kollarını atarak ilerlemiş, öğleden hemen sonra İngiliz 9. Kolordusu komutanı General Stopford, ihtiyatta tuttuğu tümeni ateş hattına sürerek sahilde tutunmayı ancak başarabilmiştir.

     

    Birinci Anafartalar Savaşı’nın hemen ertesi günü, 10 Ağustos 1915 sabahı Mustafa Kemal, Kocaçimen Tepesi - Conk Bayırı hattında yeni bir taarruz yapmıştır. Albay Ali Rıza Bey komutasındaki 8. Tümen ve Yarbay Cemil Bey komutasındaki 9. Tümen’in taarruzlarıyla müttefik cephesi 500-1000 metre geri atılmıştır.

     

    Bu bölgedeki Türk taarruzunun başladığı saatlerde daha kuzeyde, İngiliz 53. Tümen’i Yusufçuk Tepe ve daha kuzeydeki Küçük Anafartalar Tepesi yönünde taarruza geçmişti. Yoğun topçu ateşleri ardından dört kez yenilenen taarruzlar gün boyu sürmüş olup iki Türk taburunun savunması, mevzileri korumayı başarmıştır.

     

    Son muharebeler sonunda Arıburnu Cephesi'nde Anzak kuvvetleri eski hatlarına çekilmiş, Anafartalar Cephesi'nde ise Suvla Ovası'nın sahil bandından kalmışlardı. Özellikle bu bölgede, hakim sırtlardaki Türk mevzilerinin ateşi altında kalmakta idiler. Müttefik kuvvetler üst komutanı General Sır Ian Hamilton, bu sırtların en azından kuzey kesimini oluşturan Tekketepe yükseltilerinin bir an önce ele geçirilmesinin gerekliliğini bilmektedir. Bu amaçla sahile yeni çıkartılmış olan 54. Tümen ile bu sırtlara taarruz kararı vermiştir. Bu tümenin bir taburunca 12 Ağustos 1915 tarihinde girişilen, Tekketepe Muharebesi olarak bilinen taarruz, Türk savunması önünde ağır kayba uğrayarak geri çekilmiştir.

     

    Bu taarruzun başarısızlığı üzerine General Hamilton, taarruzu daha kuzeye kaydırarak 12. Tümen'i sağ yandan çevirmeyi amaçlayan bir taarruz planlamıştır. Bu taarruz Kireçtepe ve Kireçtepe sırtlarının işgal edilmesini amaçlamaktadır. Böylece 12. Tümen kanat kırarak Tekketepe'den çekilmek zorunda kalacak, savaşarak alınamayan bu yükselti, İngiliz kuvvetlerinin eline düşecektir.

     

    Kireçtepe sırtları, Suvla Koyu'na çıkartma yapıldığı 6 Ağustos 1915 tarihinden itibaren Yüzbaşı Kadri Bey komutasındaki Gelibolu Jandarma Taburu tarafından tutulmaktadır. Üç tugaydan oluşan İngiliz birlikleri 15 Ağustos 1915 günü taarruza geçmiştir. Ağır kayıplara Yüzbaşı Kadri Bey'in ağır şekilde yaralanması da eklenince tabur geri çekilmiş, Kanlıtepe - Havantepe hattında yeniden mevzi almıştır. Akşam saatleri bölgeye ulaşan bir taburluk takviye ile karşı Türk kuvvetleri karşı taarruza geçmiştir. Çatışmalar gece boyu sürmüş, 16 Ağustos sabahı bölgeye gelen Mustafa Kemal, taarruzu kendisi yönetmiştir. Kısa süre sonra İngiliz birlikleri eski hatlarına geri çekilmişlerdir.

     

    Aynı gün, başarısız bulunan İngiliz 9. Kolordusu komutanı General Stopford ve iki tabur komutanı, General Hamilton tarafından görevden alınmıştır.

    Hemen ardından Seddülbahir Cephesi’ndeki İngiliz 29. Tümeni Anafartalar Cephesi’ne aktarıldı. Mısır’da bulunan 5 bin kişilik bir tümen de aynı cepheye getirildi. Bu şekilde içeriden ve dışarıdan takviye edilen Anafartalar Cephesi’ndeki kuvvetlerle genel bir taarruz planlandı. Müttefik taarruzu, Anafartalar Grup Komutanı Kurmay Albay Mustafa Kemal’in sorumluluk bölgesinde, 12. ve 7. Tümenlerin mevzilerine yönelmiştir.

     

    Bu kuvvetler 21 Ağustos 1915 sabahı İsmailoğlu ve Yusufçuk Tepelerine genel bir taarruza geçtiler. Aynı anda Anzak Kolordusu’na bağlı bir tugay da Bomba Tepe’ye taarruz etmiştir. İsmailoğlu ve Yusufçuk Tepeleri’ne yönelik taarruz aynı gün, kesin bir başarısızlıkla son bulmuştur. Bomba Tepe’deki çatışmalar ise 29 Ağustos tarihine kadar sürmüş tepe, Türk savunmasının elinde kalmıştır.

    Bomba Tepe taarruzu, Çanakkale Savaşı'nın, tahliyeye kadar ufak çaplı çatışmalar yaşanmış olsa da, son muharebesidir.