• GÖRDÜĞÜNÜZ YERDE TÜKÜRÜN...

    Fotoğrafta gördüğünüz dörtlü var ya şu dörtlü, gördüğünüz yerde sıfatlarına tükürün. Tükürün ki nazar değmesin. O nur yağan suratlarına nazar değmesin diye her tükürdüğünüzde, inanın sevaba girersiniz.

    22:20:51 | 2015-08-03

     

    Fotoğrafta gördüğünüz dörtlü var ya şu dörtlü, gördüğünüz yerde sıfatlarına tükürün.

     

    Tükürün ki nazar değmesin.

     

    O nur yağan suratlarına nazar değmesin diye her tükürdüğünüzde, inanın sevaba girersiniz.

     

    Çamur yollu, tarafımıza her türlü, iftira ve hakareti yönelten bu arkadaşlar kim mi?

     

     

    Basın dünyası ve halk arasında şöyle tanınıyorlar...

     

    Fatih Akkentli.

     

    Borucu Fatih Efe olarak biliniyor.

     

    AS-Kİ Taşeronu.

     

    Söke'de görenin nazar değmesin diye sıfatına tükürmek için ortam aradığı, bir şahıs.

     

    Şimdiki ortağı Durmuş Tuna, Söke-Sazlıköy'de meydan dayağı yerken müdahale etmek yerine seyreden, belki de, iki tane de benim yerime vurun diyen arkadaş.

     

    Ahir zamanda iki ortak, AS-Kİ kesesi ve olanaklarından geçiniyorlar.

     

    Aynı zamanda görevleri, aldıkları talimat gereği, Batı-tarafındaki Belediye Başkanları ve siyasetçilere, çemkirmek, komplo niteliğinde haberler yaparak, korku ve çamur ortamı yaratmak.

     

    Yanlız son günlerde, kendisine yol verileceği duyumları dört yanı sarmış.

     

    Borusan'dan da teklif almış diyorlar.

     

    Hatta ahali sık sık, “Fatih Borusan'a mı girdi?” diye soruyormuş.

     

    Eeeeee...

     

    AS-Kİ'de nazar değmesin diye sıfatına tükürülecek kadar takdir toplayan bir adam, elbet girse girse Borusan'a girer.

     

    Fatihcim. Borusan'a girdiğinde, elbet hayırlı olsuna geliriz.

     

    Gelelim, Başkızan Kaymakçı Durmuş'a.

     

    Nüfus kaydı; Durmuş Tuna.

     

    Cami duvarına pisleyince, ekmekleri kesilmeye başlamış.

     

    Söke Ahalisi'nden duyumlarımıza göre, kaymak ticaretine giriyormuş.

     

    Hatta Kaymakçılar'da işyeri tutmuş.

     

    “Kaymak kaça Durmuş'um? diyenlere, “Kolaylık yaparız Abi” diyormuş.

     

    Fazla mesai yapıyor, kan ter içinde kalıyormuş.

     

    Müşteriler kuyruk olunca, hop oturup hop kalkıyormuş.

     

    Sökeliler hayırlı olsuna gittiklerinde, kendisine bir huni ile bir çıngırak hediye etmişler.

     

    Başına güneş geçmesin diye huniyi, müşteri çekmek için de çıngırağı kullanıyormuş.

     

    Arkadaşların üçüncüsü, Arif Kunur.

     

    Nam-ı diğer, Kızan Poşetçi Arif.

     

    Gazetecilik adı altında, Belediye şirketlerine poşet, tabela falan satar.

     

    Poşet için teklif veren Aydınlı esnaf olursa, “Gardaş biz Mardinliyiz” tehdidini savurmaktan çekinmez.

     

    Bir defasında, Başkan Makamdan kovmuştu.

     

    Oradaydım;

     

    Arkadaş tabela satacağım derken, Başkan bir ünledi, yer gök inledi.

     

    Poşetçi Arif'in kaçışını bir göreydiniz.

     

    O nur yağan sıfatı Dalama Domatına dönmüş, IŞİD militanı görmüş gibiydi.

     

    Son gördüğümde, Sevgi Yolun'da yanımda bıçkınların bıçkını bir delikanlı vardı.

     

    Delikanlı, “Abi tokatçı geliyor, karışma tokatlayacağım” dedi.

     

    Engel oldum.

     

    Meğer onun vasıtasıyla arabasını yaptırmış, 6 ay parasını ödememiş.

     

    Biz bankta otuturken, dizlerinin üstüne çöktü.

     

    Biz sorduk o anlattı, makamdan kovulma olayını.

     

    Hatta, “İşi bana verdiler. Ege-ET'e tabela yapacaktım. Tabelayı yaptırdım, sonra gitmişler Ercan Çerçioğlu'nun arkadaşına vermişler” şeklinde hayıflandı.

     

    Yetmedi, “Ben bunlarla mücadele edeceğim Abi” dedi.

     

    Aynısını Efeler Belediyesi'nde söylemiş.

     

    “Başkan beni makamdan kovdu, onlarla uğraşacağım” ifadelerini kullanmış.

     

    İşte bu şahıs, benim için “Satan satana, ahmak” falan yazdı.

     

    Bilmediği bir şey var.

     

    Satmak deyince, Aydın'da akla ilk o gelir.

     

    Seçim dönemi gelince ne kadar aday var, etrafında taklalar atar, sonra kazanana yamanır.

     

    Anlayacağınız üzere, namus, şeref, onur gibi kelimelerin açılımından pek haberdar değildir.

     

    Bizlere hakaret, iftira, itham dolu yazısı ardından, tanesi bir liradan gazete basıp, Büyükşehir’de dağıtmış.

     

    Millet ne halt olduğunu bildiğinden, gazeteyi kıçının altına alıp oturmuş.

     

    Yeri gelmişken, eski Aydın Başsavcılarından ve adı sıkça geçen Ekrem Yiğit'e bir sözümüz var.

     

    Sayın Başsavcım.

     

    Bu şahıs, Kobani'de ölen PKK 'lılar için şehit diyen bir kafadır.

     

    Böyle bir şahsın çıkardığı yayında Hukuk Müşaviri olmanız, tüm Aydın'da hem garip hem de manidar karşılanmaktadır.

     

    Son Kızanımız, Naçar Nezir.

     

    Kafa kağıdında, Nezir Çetin olarak geçiyor.

     

    Parti parti gezen, çıkış arayan, naçar bir garip.

     

    Onu da AS-Kİ'de istihdam etmişler. Didim'li bir garipten 2 bin 500 liraya aldıkları site üzerinden bize saldırıyorlar.

     

    Yakında kapı önüne konacağından, harıl harıl AS-Kİ'de eğitim alıyormuş.

     

    Belki kanalizasyon idaresine geçerim hülyasıyla yaşıyormuş.

     

    Naçizane fikrimiz, lağım temizleme işinde iyi para var.

     

    Setifikasını alsın.

     

    Yakında lazım olacak.

     

    İDDİALARA YANIT

     

    Bu müptezel müfrezesi, bizlere saldırdıkları haberde esnafı dolandırdığımızı söylemişler.

     

    Yıl 2006...

     

    Metin Can, Eray Ekşi ve Hasan Kadife olarak, Aydın Gazetesi’ni almış, resmi ilana girmiştik.

     

    İş yürümedi, günün parası 50 milyar civarı ben, yine o rakama yaklaşık Eray Ekşi ödedik.

     

    O günün rakamlarında, 4 bin 200 liralık pide yediğimizi beyan etmişler.

     

    Bugünün parası 30 milyar civarı oluyor.

     

    Hangi keriz esnafmış ki, borç o kadar olana değin kredi açmış.

     

    Öyle bir fatura bulsunlar, o pideciyi getirsinler, “Evet Metin Can'dan bu kadar alacağım var” deyip önüme faturayı koysun, bu şehri terkederim.

     

    O gün de Aydın'da alnı açık, başı dik geziyorduk, bugün de.

     

    Bir şeyi doğru yazmışlar.

     

    Arada bahçeye kaçıyorum.

     

    “Lan şerefsiz” diye bağırdığınızda onlarca kafanın size dönüp, “Buyrun beyefendi bana mı seslendiniz” dendiği, çökmüş ve kokuşmuş sistemden biran olsun sıyrılmak için kaçıyorum.

     

    Ama bunlar nereye kaçacaklar, orasını çok merak ediyorum.