• PATAGONYA ŞEHİR HİKAYELERİ

    (PRİENE ANTİK KENTİNE KATKI )

    18:25:05 | 2011-10-07

    GÜRHAN ÖZTEKİN / SÖKE

    Daha sağlıklı bir çevre ve yapı tasarlamak ve inşa etmek için uymak zorunda  olduğumuz Yasalar, Yönetmelikler, Genelgeler, Standartlar hazırlanmış, İçtihatlar  oluşturulmuş.

    Bunlara harfiyen uyulursa ülkenin şu anki ekonomisi, halkın gelir seviyesi, üretim  alışkanlıklarına göre asgari seviyede emniyetli yapılar ve bunların toplamında  yaşanabilir bir çevre tasarlanabilecekmiş. Bizi sınırlamış.

    Bunları kimler tasarlayacak ve uygulayacak:

    Şehir Plancıları, Mimarlar, Çevre Mühendisleri, Harita Mühendisleri, Jeoloji Mühendisleri, Jeofizik Mühendisleri , Elektrik Mühendisleri, Makina Mühendisleri, İnşaat Mühendisleri. (Aslında bu meslek gruplarına sosyologlar ve psikologların da  katılması gerekli. Belki bir gün olur.)

    Bu meslek gruplarından herhangi birisi işini doğru yapmadığında tasarlanan her şey  potansiyel bir sorun ve tehlike olarak karşımızda belirir ve bir hastalık gibi, mikrop gibi yarınlara taşınır. Ve eksik veya hatalı yapılan her şey eğer o anki yapıda yapı sahibine  tasarruf ya da avantaj sağlıyorsa diğer aday yapı sahiplerinden bazıları da benzer  arayışlara girip bunu sağlayacak, sağlatacak kişiyi bulma derdine, kaygısına kapılacaklardır. Açlıkla tehdit edilip terbiye edilen kimilerimiz de (yada sınıfsal  kaygılarla) benzer hataların imzacıları olmaları yönünde teklifler alacaklardır.

    Sonuçta yaşanabilir bir ortak çevre yerine her parselin ayrı bir kanunu olan özgün yapılarla dolu bir çevre’ye (!) yönelim olacaktır.

    Bunun bir örneğiSöke’nin Güllübahçe Beldesi, Turunçlar Mahallesi, Park Sokak, No: 13’de (3 pafta , 5210 parsel)  mevcut. Aslanlar gibi tasarlanmış ve inşa edilmiş. Kendi  yasaları olan bir yapı.

    Mühendisimiz hem projesini yapmış, hem fenni mesuliyetini almış, hem de müteahhitliğini yapmış.Onca teknik elemanlar da kimmiş ki, onlara ne oluyormuş ki!? Yasa koyucu da  kimmiş, yasalara uymak da neymiş, onlara neymiş, kendi yasalarını  uygulaması engellenemezmiş. Yoldan çekme mesafesi (yapı yaklaşma sınırı) da  nereden çıkmış ki. Bu ne biçim bir şehir plancılığıymış ki. Olur muymuş canım böyle  bir saçmalık. Doğrusunu elbette ki bizim mühendisimiz biliyormuş. Yola doğru 3,50 metre girivermiş. Hah işte doğrusu buymuş. Bilmeyenler de öğrensinmiş. Kırmalıymışız zincirlerimizi bizi bağlayan yasalardan. Alan razı veren razıymış. Bize ne yemek düşerse biz onu yiyelimmiş. Ve öyle de olmuş.

    Yapı tamamlanmış onca meraklı bakışlar altında gıptayla, hayranlıkla. Priene Antik Kenti’ne bir tarihi eser daha kazandırmanın mutluluğunu yaşamış belde halkı.

    Değerli mühendisimiz aslında tanıdık, bildik, aşina biri.

    Muhteşem Belediye Düğün Salonu projecisi,

    Kader kurbanı Çöpşişçi’lerin vazgeçilmez müteahhiti,

    Güllübahçe Beldesi’ni imar ve ihya eden deha,

    Şimdi de bir başka beldenin, fikrine ve zikrine güvenilen, imarı emanet edilen  şehriemini.

    Nice daha özgün yapılar tasarlaman ve inşa etmen dileğiyle sayın mühendisimiz.

    Sana gıpta ediyoruz, İzindeyiz. Eserlerini gelecek nesiller müzelerde koruyacak. Tarih seni kaydedecek unutulmazlar sayfasına.

    Tarih, her yüzyılda yalnızca bir millete bir lider, bir deha gönderirmiş. Geçtiğimiz yüzyılda şanslıydı bizim milletimiz. Atatürk geldi. Bugünlere getirdi.

    Bu yüzyılda beklemiyorduk öyle bir değer onca millet varken daha sırada. Bu yüzyılda da tesadüf  bu ya şans yine bizim milletimize güldü ve bu mühendisimizi bize armağan etti.

    Değerli tarih; çok meşgul ediyoruz seni bizim millet, memleket meselelerimizle…

    Biliyoruz; ama ne yapalım. Diğer milletlerden daha fazla ihtiyacımız varmış demek ki bu yüzyılda da…