Aydın Büyükşehir Belediye Meclisi'nin Pazartesi günü yapılan Nisan ayı ilk toplantısını takip ederken şunu bir kez daha anladım ki, harbiden Alem Puşt olmuş... Tabi öncesinde Türk Dil Kurumu'nun sözlüğünü açıp "Puşt" ne demek ona bakıp/öğrenelim.
TDK'na göre Puşt:
1. isim: Eş cinsel erkeklerin cinsel zevklerine hizmet eden erkek
2. ünlem: Ağır ve kaba sövgü sözü
3. sıfat: Güvenilmez, kalleş...
Puşt'un isim, ünlem ve sıfat anlamı TDK'da böyle ancak sözlükte yazmasa da günümüz de Puştların en yaygın şekilde görüldüğü siyaset aleminde ise "Puşt"un anlamı kendi evini korumak yerine kemik uğruna hırsıza "Hoşt"luk yapmaktır!
Yani diyorum ki, kemik kapma uğruna gel deyince geliyor, git deyince gidiyor, hatta gelme deyince gelmiyor, geç gel deyince geç geliyorsan, dur deyince duruyor, tut deyince tutuyorsan o zaman hiç kusura bakma, birilerinin de sana "Hoşt" demesinden gocunmayacaksın...
Bu noktadan sonra kimse kusura bakmasın, hiç gevelemeyeceğim ve lafı evirip çevirmeyeceğim... Ayrıca Yargı yolu üzerine alınan herkese açık...
Eğer siz, mesela çocuğunuzun, eşinizin iş derdi gibi kişisel kaygılar ve vaatler ile siyasi istikbal hesabı içine girip, sizi o mensubu olduğunuz o partiye üye yapana, üyeliğinizi kabul edene, size ikramda bulunan Partinin çaycısına, işgal ettiğiniz makama aday gösterene ve sıfat sahibi olmanıza, referans olanlara, sizin için oy isteyenlere, oy verenlere, sır dair umudu olanlara, partinize, liderine, İl ve İlçe Başkanlarına, Milletvekillerinize, dava arkadaşlarınıza, şehrinize, ilçenize ve yaşayanlarına, eşinize, çocuklarınıza, babalığınıza, adamlığınıza ve kendinize ihanet ediyorsanız siz Resmen Siyasi “Puşt”sunuzdur ve hatta önde gidenisinizdir.
Şunu da iyice anlamak gerekir ki, "Puşt"lar ve "Puştluk"lar oldukça siyaset hiçbir zaman halk için hizmet aracı olmayacak. Ya ne olacak? Sadece O "Puşt"ların menfaatleri için fırsat kapısı olacak.
Neyse siyaset aleminin “Puşt”larını ve “Puştluk”larını bir kenara bırakıp bir yıl boyunca görev yapacak Başkan Vekillikleri, Encümen ve Komisyon üyelerinin belirlendiği Meclis toplantısına dönersek;
Toplantıyı baştan sona takip etmiş hatta önemini bildiğim için hazırlık çalışmalarını yakinen haftalar öncesinden takip etmiş bir gazeteci olarak şunu çok net olarak söylemem gerekir ki; taktik çalışmaları haftalardır süren BŞB Meclisi Nisan muharebesinin galibi, beğenir beğenmez veya severiz kızarız ayrı mesele ama bir kez daha Özlem Çerçioğlu olmuştur.
Hem de oldukça önemli birkaç mevziyi kaptırmasına rağmen.
BŞB Meclisi Nisan muhaberesinde en büyük yenilgiyi, zayiatı, hasarı, darbeyi AK Parti almıştır. En çok yaralanan ise Partinin Komutanı olan ve verdiği zayiatlar nedeniyle İl Başkanı Ömer Özmen olmuştur.
Ekibine olan güvene dayalı inancı nedeniyle Aydın'ın çıkarları adına partisi adına ittifak anlaşması yaptığı MHP'ye karşı verilen zayiat nedeniyle mahçup olmak zorunda kalan Özmen, hiç şüphe yok ki görev yerine gelmeyen ya da savaş kaybedilsin dercesine görev yerine geç gelen askerlerinin çürük raporu ile evlerine gönderilmesi için gereğini yapacaktır.
Gelelim MHP'ye...
Her ne kadar BŞB Meclisi Nisan ayı muharebesinde savaşı kaybeden taraflardan biri de onlar gözükse de aslında iyi bir Komutan sayesinde sağlanan kararlı duruş ile düşmana nasıl büyük bir korku ve panik yaşatılacağının örneğini ortaya koymuşlardır.
Dediğim gibi Meclis Nisan Muhaberesini partilerin hazırlık tatbikatları dahil ta başından beri takip ediyorum ve şunu net olarak altını çizerek söylemek istiyorum ki, MHP İl Başkanı Cem Akbudak tavrı, cesareti, duruşu, zekâsı, zamanlaması, hakimiyeti ve mahirliği ile gerçekten iyi bir Komutan olduğunu göstererek hiç zayiat vermeden muhabere alanından ekibi ile birlikte başı dik ayrıldı.
Gelelim CHP'ye...
Özlem Çerçioğlu 2. Nisan Meclis Muhaberesini de tamamen kendi çabasıyla ve siyasetin "Puşt"larının desteği ile kazanmasını bildi. Ama bugün ayağına batan ve yarın bugünden daha çok acı verecek olan dikenleri de dün kendisinin ektiğini kabul edip, hiç aklından çıkarmamalı...
Özlem Çerçioğlu, denize düştüğünde yılana sarılmak istemiyorsa bence dostlarına sarılmaya hatta iyice sarılmaya bir an önce başlamalıdır. Zira ayrılık günleri çok yakındır.
Mevlana Hazretlerinin dediği gibi; “Sahip olduklarına şükretmeyi bilmeyenin, Kaybettiklerine isyan etmeye hakkı yoktur..”