Radyoda kaleli bir türkü var: “Kale kaleye bakar/ Kaleden kanlar akar/ Delikanlı dururken/ İhtiyara kim bakar?” diyor bir solist.
Acı bir gülüşle şöyle diyorum:
“Artık devir değişti. Paran çoksa yaşına başına bakan olmuyor. Paran yoksa, istediğin kadar yakışıklı ol, yüzüne bile bakmıyor kızlar kadınlar.”
Öyleyse bu türküyü şu biçimde değiştirmek gerek:
“Paralılar dururken/ Züğürtleri kim takar!”
İşte kaleli bir türkü daha:
“Kalenin ardı bayır
Gülü dikenden ayır
Yâr Allahın seversen
Beni herkesten ayır”
Bu türkünün sözlerini günümüze uyguluyorum:
“Kalenin ardı çayır
İyiyi kötüden ayır
İnsanlığı kaybettim
Arıyorum dağ bayır”
Ünlü olmak isteyen güzellere şunları söylemekten kendimi alamıyorum:
“Dikkati çekmek için
Hemen mayonu sıyır!”
Politik bir taşlama yaparak son iki dizeyi değiştiriyorum:
“Politikacının hası(!)
Vatandaşa defol git, der
Amerika’ya geç buyur!”
Başka bir kaleli türküye geçiyorum.
“Kaleden indir beni/ Gemiye bindir beni/ El üstünde tutalım/ Seveni sevileni”diyorum ama sözümü tutan olur mu bilmiyorum...
“Kalenin bedenleri
Sevin gül dikenleri
Sevmeyenlere batar
Gülümün dikenleri”
“Kaleden kaleye şahin uçurdum/ Ah ile vah ile ömrüm geçirdim”diye dövünmek istemiyorsak, gönüllere gül dikenleri destekleyelim, sanatı bilimi dışlamayalım, sevginin ve dostluğun sesine kulak verelim.
İşte o zaman kalemiz top atsan yıkılmaz!